Page 27 - ÜSTADNAME
P. 27
arrem ÖZDEMİR - ÜSTADNAME 7
Veziriazam, askerlerine tedbirli ve dediğini yaptıran kimseleri ağa, akıl ve idrak sahibi
kimseleri de kâtip tayin etmeye çalışmalıdır. Çünkü kul sağlam olmayınca sadrazam
ve devletin ileri gelenleri rahat edemezler. Veziriazamlar, azledilmekten, o kadar
korkmamalıdırlar, uygun olmayan bir iş yapmaktansa azledilmeyi tercih edip halk arasında
beğenilmek daha iyidir.
Halka devleti ayıplatıp, kendi aralarında dedikodu ve ayıp şeylerle, devlet aleyhine
birtakım şeyler söyletmeyip, güzellikle bunları kaldırmak gerekir. Boş yere, vezirlerin ve
devlerin diğer ileri gelenlerinin mallarını müsadere ettirmekten kaçınmak lazımdır. Taşrada
bulunan vezirlerin birinden şikâyet olunsa, hemen onu tekdir etmeyip, eğer suçlu ise, bir daha
yapmamasını isteyen bir yazı ile suçuna göre, tenkit etmelidir. Eğer hakikaten gerekirse bir
ferman gönderip ‘’böyle hareketten el çekiniz yoksa cezalandırılırsınız’’diye korkutulmalıdır.
Yoksa gerek çekememezlik nedeniyle veya hiç yok yere, bir vezirden kötü bir suçun meydana
gelmesiyle, onu görevden azil veya –Allah korusun- idam veya vezirliğinin kaldırılması gibi
hareketlere girişmekten, çok sakınmak lazımdır. Çünkü kardeşi için kuyu kazan kimsenin
ona kendisi düşeceğinden, bu metotla memleketin idaresi zor olur. Halk bu durumu böyle
görürse, en ufak bir şey için, şikâyet nedeniyle İstanbul’u doldurup burasının yokluklarla
karşı karşıya kalmasına ve izdihama sebep olur. Devlete yapılan şikâyetleri reddetmeye
götürür. Veziriazamlar azledilmekten, o kadar korkmamalıdırlar. Uygunsuz bir iş yapıp dillere
destan olmadan, görevden azlini tercih edip halk arasında “şöyle bir yolsuz iş etmedi azlini
tercih etti’’ dedirtmek ve beğenilmek, daha iyidir ve tercihe layıktır. Dünyanın sonu fanidir
ve burada hayır işleyenler, dünyada ve ahirette, mutlaka karşılığını bulacaklardır. Nitekim
Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir: ‘Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre
kadar kötülük yapmışsa onu görür.’
Veziriazam, beş vakit namazı, cemaatle evinde kılmalı, kapısı daima açık olup,
kendisiyle buluşmak kolay olmalıdır. Kendisine bir şey arz edenleri kırmayıp, mümkün
mertebe, gönülleri hoş tutmaya çalışmalıdır. Haramzade ve hırsızların suçlarını, hediyeler
ile bağışlamadan kaçınmalıdır. Devlet adamlarının rüşvet alması büyük bir hastalık ve
ilacı olmayan kötü bir derttir. Ve devletin yıkılmasına sebeptir. Ancak dostları için hediye
getirmeyi alışkanlık haline getirmiş bulunanlardan, hali vakti yerinde olup, başkasına
muhtaç olmayanlardan alınabilir. Yoksa rüşvetten, mutlak kaçınmak gerekir. Allah’ım sen
bizi kurtar.
Veziriazamlık makamında olanların on iki kerre yüz bin akçelik hassı vardır. Yasal
gelirlerinin bir buçuk katı gelir sağlarsa, yirmi yüke yakın akçe olur. Kürt beylerinden ve
kuvvetli emirlerden 2- 3 yüklük kumaş ve at gelirse, senede yirmi dört yük akçe olması
lazım gelir. Allah’a hamd olsun ki, Osmanlı devletinde bu ihsan kâfidir. Bu aciz de, on beş
yük akçesini yılda mutfağıma ve adamlarımın gerekli şeylerine harcar ve beş yük akçesini
de sadaka olarak dağıtırdım. Daha dört- beş yük akçe de hazinemde kalırdı. Savaşlardaki
ganimet mallarından, Beylerbeyilerden ve helal sayılan aşar vergilerinden pek çok gelir
sağlanmıştır ki, bunları da fakirlere sadaka olarak verir ve hayır işlerine harcardım.
Veziriazam, askerlerine tedbirli ve dediğini yaptıran kimseleri ağa, akıl ve idrak sahibi
kimseleri de kâtip tayin etmeye çalışmalıdır. Çünkü kul sağlam olmayınca sadrazam
ve devletin ileri gelenleri rahat edemezler. Veziriazamlar, azledilmekten, o kadar
korkmamalıdırlar, uygun olmayan bir iş yapmaktansa azledilmeyi tercih edip halk arasında
beğenilmek daha iyidir.
Halka devleti ayıplatıp, kendi aralarında dedikodu ve ayıp şeylerle, devlet aleyhine
birtakım şeyler söyletmeyip, güzellikle bunları kaldırmak gerekir. Boş yere, vezirlerin ve
devlerin diğer ileri gelenlerinin mallarını müsadere ettirmekten kaçınmak lazımdır. Taşrada
bulunan vezirlerin birinden şikâyet olunsa, hemen onu tekdir etmeyip, eğer suçlu ise, bir daha
yapmamasını isteyen bir yazı ile suçuna göre, tenkit etmelidir. Eğer hakikaten gerekirse bir
ferman gönderip ‘’böyle hareketten el çekiniz yoksa cezalandırılırsınız’’diye korkutulmalıdır.
Yoksa gerek çekememezlik nedeniyle veya hiç yok yere, bir vezirden kötü bir suçun meydana
gelmesiyle, onu görevden azil veya –Allah korusun- idam veya vezirliğinin kaldırılması gibi
hareketlere girişmekten, çok sakınmak lazımdır. Çünkü kardeşi için kuyu kazan kimsenin
ona kendisi düşeceğinden, bu metotla memleketin idaresi zor olur. Halk bu durumu böyle
görürse, en ufak bir şey için, şikâyet nedeniyle İstanbul’u doldurup burasının yokluklarla
karşı karşıya kalmasına ve izdihama sebep olur. Devlete yapılan şikâyetleri reddetmeye
götürür. Veziriazamlar azledilmekten, o kadar korkmamalıdırlar. Uygunsuz bir iş yapıp dillere
destan olmadan, görevden azlini tercih edip halk arasında “şöyle bir yolsuz iş etmedi azlini
tercih etti’’ dedirtmek ve beğenilmek, daha iyidir ve tercihe layıktır. Dünyanın sonu fanidir
ve burada hayır işleyenler, dünyada ve ahirette, mutlaka karşılığını bulacaklardır. Nitekim
Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir: ‘Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre
kadar kötülük yapmışsa onu görür.’
Veziriazam, beş vakit namazı, cemaatle evinde kılmalı, kapısı daima açık olup,
kendisiyle buluşmak kolay olmalıdır. Kendisine bir şey arz edenleri kırmayıp, mümkün
mertebe, gönülleri hoş tutmaya çalışmalıdır. Haramzade ve hırsızların suçlarını, hediyeler
ile bağışlamadan kaçınmalıdır. Devlet adamlarının rüşvet alması büyük bir hastalık ve
ilacı olmayan kötü bir derttir. Ve devletin yıkılmasına sebeptir. Ancak dostları için hediye
getirmeyi alışkanlık haline getirmiş bulunanlardan, hali vakti yerinde olup, başkasına
muhtaç olmayanlardan alınabilir. Yoksa rüşvetten, mutlak kaçınmak gerekir. Allah’ım sen
bizi kurtar.
Veziriazamlık makamında olanların on iki kerre yüz bin akçelik hassı vardır. Yasal
gelirlerinin bir buçuk katı gelir sağlarsa, yirmi yüke yakın akçe olur. Kürt beylerinden ve
kuvvetli emirlerden 2- 3 yüklük kumaş ve at gelirse, senede yirmi dört yük akçe olması
lazım gelir. Allah’a hamd olsun ki, Osmanlı devletinde bu ihsan kâfidir. Bu aciz de, on beş
yük akçesini yılda mutfağıma ve adamlarımın gerekli şeylerine harcar ve beş yük akçesini
de sadaka olarak dağıtırdım. Daha dört- beş yük akçe de hazinemde kalırdı. Savaşlardaki
ganimet mallarından, Beylerbeyilerden ve helal sayılan aşar vergilerinden pek çok gelir
sağlanmıştır ki, bunları da fakirlere sadaka olarak verir ve hayır işlerine harcardım.